22.3 C
New York kenti
Perşembe, Ekim 3, 2024

Buy now

spot_img

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gerek Rusya gerek Ukrayna’yla ilgili denge politikası güdüyoruz

Ankara

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’nde düzenlenen “Kütüphane Söyleşileri” kapsamında farklı şehirlerden gençlerle bir araya geldi.

Bir gencin, Suriyeli sığınmacıların durumuna ilişkin “ensar-muhacir” benzetmesinde bulunduğunu belirterek, hala bu kanaati sürdürüp sürdürmediği, Türkiye’deki sığınmacıların kendi yurtlarına dönüşü konusunda bir plan, çalışma, proje olup olmadığı yönündeki soru üzerine Erdoğan, ensar-muhacir konusunun süreli bir kavram olmadığını, bu sürecin bitene kadar devam edeceğini söyledi.

Hazreti Peygamberin Medine’ye hicretinin sonradan yaşanmış bir hadise olduğunu, o zaman Medineli Müslümanların ensar konumunda bulunduğunu ve Hazreti Peygamberin muhacir olarak Medine’ye hicret etmek durumunda kaldığını anlatan Erdoğan, Medinelilerin gönüllerini açarak Hazreti Peygamberi bağırlarına bastıklarını aktardı.

“Şu anda bizim bu sürecimize de baktığımızda Suriyeliler acaba keyiflerinden mi Türkiye’ye geldiler, zevküsefa için mi geldiler. Yoksa oradaki savaşta, oradaki ölüm korkusu onları Türkiye’ye hicret etmeye, iltica etmeye mi sevk etti.” diye soran Erdoğan, bu insanların Suriye’deki zulümden, savaştan kaçarak Türkiye’ye sığındıklarını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz, muhacir olarak gördük ve böyle bir hicrete de bizim ‘hayır’ dememiz mümkün değildi. Zira Osmanlı’dan bu yana Türkiye zaten bu tür şeylerde her zaman kapısını açan, her zaman bu tür ilticalara ev sahipliği yapan bir ülkedir. Bu da tabii Türkiye’nin neyini gösteriyor, büyüklüğünü gösteriyor, Türkiye’nin bu noktadaki misafirperverliğini gösteriyor. Bu misafirperverlikle birlikte de Türkiye’nin dünyadaki şu anda mülteciler noktasında en çok göç alan bir ülke olarak ön sıraya çıktığını görüyoruz. Şu anda Türkiye bu noktada bir numara, dünyada bir numara ve biz bundan da rahatsızlık duymuyoruz. Bundan rahatsızlık duymadığımız gibi bir taraftan da Suriye’nin kuzeyinde biliyorsunuz biz briket evler yapımına başladık. Niye acaba briket evler yapımına başladık? Çünkü bu insanlar çadırlarda kalıyorlar. Yaşam koşullarının adeta sıfır diyebileceğimiz yerlerde kalıyorlar.”

Türkiye’ye Irak’tan da Saddam döneminde 500 bin mülteci geldiğini, onların da aynı şartlarda geldiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Biz yine kapımızı açtık. Şu anda dünyanın değişik yerlerinde buna benzer konular yok mu? Var. Bir çok Meksikalının duvarları yıkarak Amerika’ya sığındığını görüyoruz ama bizdeki gibi bir ev sahipliğini Amerika onlara yapmadı, yapmıyor. Onlar yapmıyor diye biz yapmayacak mıyız? Ona bakarsanız biz Avrupa’nın değişik ülkelerinde, örneğin Almanya belli bir düzenli veya düzensiz göçü alıyor ama bizim gibi mi? Hayır, o teröristleri alıyor. PKK’lılardan, FETÖ’den önce Yunanistan, Yunanistan üzerinden ne yapıyorlar, Almanya’ya, Fransa’ya gidiyorlar vesaire. Tüm Bunları şöyle değerlendirdiğiniz zaman Türkiye’nin bu noktadaki alicenaplığı ortaya çıkıyor. Bizler Türkiye olarak da şu an itibarıyla özellikle Suriye’nin kuzeyinde bu briket evlerle bir adım attık ve hedefimiz bu briket evlerde 1 milyon mülteciyi barındırabilmek. Onun için de tabii 100 bin, belki 200 bin konuta ne olacak, ihtiyaç olacak. Derdimiz onları bu tür briket evlerle iskan edelim, yani o barınması zor, yağmurda, çamurda yaşanması zor koşullardan onları kurtaralım ve insanca yaşayabilecekleri 2 artı 1, bazıları 1 artı 1, bazıları 3 artı 1 şeklinde inşallah konutlarda bunları oralarda iskan etmek istiyoruz.”

“Siyasetin iniş çıkışları hep var”

Bir gencin, “Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’a resmi ziyaretler gerçekleştirdiniz. Bu ülkelerde sizi çok iyi, hatta görkemli şekilde karşıladıklarını gördük. Geçmişten bugüne ne oldu da ilişkilerimiz böyle büyük bir değişim gösterdi?” sorusuna karşılık Erdoğan, siyasetin iniş çıkışlarının her zaman olduğuna işaret etti. Japonların, “Düşmanımız dahi olsa iplikle bağı sıkı tutun, koparmayın. Gün olur o bağ size tekrar lazım olur.” şeklinde bir atasözü bulunduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye’nin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ortak paydasının bulunduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar da bizim Müslüman kardeşlerimiz. Bazen nasıl ailenin içerisinde patırtı gürültü oluyorsa aramızda bizim de böyle bazı sıkıntılar yaşandı ama biz bu sıkıntıları şimdi aştık. Gerek Suudi Arabistan ile gerek Abu Dabi yönetimiyle bunları aşarak süratle ticari ilişkilerimizi, sanayi, savunma sanayi, kültürel, turizm bütün bunlara yönelik şimdi planlama yaptık, adımlarımızı atıyoruz.” diye konuştu.

Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Halife bin Zayid Al Nahyan’ın hayatını kaybetmesi dolayısıyla taziye ziyaretine gittiğini hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Suudi Arabistan ile hakeza öyle ve şu anda da Suudi Arabistan ile olan ilişkilerimiz çok daha olumlu istikamette o da gelişiyor. Her iki ülkeyle de başlattığımız bu süreç inanıyorum ki her iki ülkeye de çok çok önemli katkılar sağlayacak hem ticari noktada hem özellikle siyasi ilişkiler noktasında. Savunma sanayiine yönelik alanlarda biz birikimlerimizi onlarla paylaşırken onların da birikimlerini kendilerinden istifade ederek paylaşma fırsatını inşallah değerlendireceğiz diye düşünüyorum. Gelişmeler gayet iyi şu anda sonu da inşallah hayır olur.”

“Bu sayılar daha da artacak”

“Birçok defa salgın sürecinde ve salgın sonrasında Türkiye’nin bu krizi, bu sorunları fırsatlara çevireceğinden bahsettiniz. Bu noktada girişimci vizyonumuz doğrultusunda salgın tam olarak bitti diyebilir miyiz? Türkiye’yi gelecekte genç girişimcilerin istifade edebileceği nasıl bir ortam nasıl bir gelecek bekliyor? Sizin girişimci vizyonunuz doğrultusunda genç girişimcilere tavsiyeleriniz neler olur?” soruları üzerine Erdoğan, koronavirüs salgını döneminde Türkiye’nin yatırımlarını durdurmadan süreci devam ettirdiğini söyledi.

Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyümenin önemine işaret eden ve bunların başarılması gerektiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

“Tabii bu salgın döneminde bizim yapmamız gereken en önemli iş neydi? Hastanelerimizin mevcut sayısını daha da artırmaktı. Bugün şu anda bizim 19 tane şehir hastanemiz var. Bu sayılar daha da artacak. Tabii şehir hastanesi ne demek? Yani en küçüğü 500 oda. Ondan sonrası 1006, 2 bine kadar devam ediyor ve biz bu süreçte 3 ay içerisinde örneğin İstanbul’da şu anda, Bay Kemal ile anlaşamadığımız ve bilmediği, anlamadığı, 1006 odalı biz Atatürk Havalimanı’na hastane yaptık. Aynı şekilde Anadolu yakasında da mevcut bir havalimanımız vardı, orada da yine 1006 yataklı bir hastane de orada yaptık. Bunların her ikisi de şehir hastaneleri statüsündedir. Bunlar tek katlı ama içerisinde ultrasonografiden, tomografiye, MR’a bütün bunlara varıncaya kadar en ideal şekilde bu hastanelerimizde bunları yaptık.”

Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesinin de hizmete açıldığını anımsatan Erdoğan, salgın döneminde yapılan bu hastanenin de sadece Türkiye’de değil dünyada örnek hastanelerden biri haline geldiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer bu hastanelerimiz bizim olmamış olsaydı biz ne yapacaktık? O kritik dönemde sağa sola bakacaktık, acaba nereden ne yardım gelir de biz bu işi çözebiliriz diye. Fakat bunları yapışımız işimizi kolaylaştırdı ve şu anda bizim bakın yoğun bakımlarda vesaire filan bu hastanelerde ciddi ihtiyacımız kalmadı. Böyle bir noktaya geldik. Fakat tabii bunlar yeter mi? Hayır. Biz özellikle yola çıkarken bir şey söylemiştik. Eğitim, sağlık, emniyet, adalet, ulaşım, tarım, dış politika, enerji bunlar bizim en önemli adımlarımız olacak demiştik ve biz bu adımları gerçekleştirdik, gerçekleştirmeye de devam ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Bunlar yapılmazsa o girişimci ruhun ispatlanamayacağını ifade eden Erdoğan, yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyümenin girişimci ruhun neticesi olduğunu dile getirdi.

Girişimci ruha sahip olunmadan bunların başarılamayacağını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Şu anda Türkiye’de bizler bu adımı atmak suretiyle dünyada örnek bir ülke haline geldik. Şu anda dünyada Türkiye bu konumuyla parmakla gösterilen bir ülke durumunda ve birçok ülkeye bizler örneğin o sıkıntılı dönemde, salgın döneminde 167 ülkeye bizler her türlü desteği verdik. İlaçtan tutunuz da tüm diğer aparatlara kadar bu tür destekleri verdik ki o insanlar, özellikle de Afrika’da yaşayanların halini düşünün. Onlara olan bu desteklerimiz çok çok ciddi manada Türkiye’ye muhabbeti artırdı. Bundan sonraki süreçte de aynı kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz ancak İstanbul’da gerek Yeşilköy Havalimanı’nda gerekse Anadolu yakasındaki bu hastanemiz, bunlar hakikaten örnek teşkil ediyor. Şimdi biz mesela Yeşilköy Havalimanı’nı, kuruluşunda bu adı almıştır, daha sonra yani Evren döneminde Atatürk Havalimanı adını almıştır, şu anda da biz bu dev İGA dediğimiz dünyadaki ilk 3 içerisinde olan yeni havalimanımız ile birlikte burayı boşalttık ve nasip olursa burayı Türkiye’nin en büyük millet bahçesi haline getiriyoruz. 29’unda inşallah ilk fidanı, ağacı dikeceğiz ve fetih şenliğini de inşallah 29’unda orada yapacağız.”

“NATO’ya Finlandiya ve İsveç’in girmesine ‘hayır’ diyeceğimizi ilgili arkadaşlarımıza söyledik”

Bir gencin, “İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusundaki olumsuz beyanatta bulunmuştunuz. Bunu açıklayabilir misiniz?” sorusu üzerine Erdoğan, NATO ile ilgili adımda, İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’deki terör odaklarını kendi ülkelerinde barındırdığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “PKK’ya YPG’ye bu denli ülkelerinde ev sahipliği yapacaklar, yürüyüşse yürüyüş, paçavralarını köprü üstlerine, her yere asacaklar. Bunlar, ülkemdeki terör kaynaklarını teşvik edip, bunlara ciddi manada parasal destekler de verip, bunlara silah desteği veren bu ülkeler. Kendilerine de söyledik.” ifadelerini kullandı.

NATO’nun bir güvenlik teşkilatı olduğunu, böyle bir güvenlik teşkilatı içerisinde terör örgütlerini destekleyen ülkelerin olmasını kabullenemeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, “Geçmişte girenler girdi. Bunun içinde işte Almanya, Fransa var. Yunanistan ve Fransa zaten girip çıkmışlardı ama sonra maalesef o dönemin Türkiye’deki yönetimi bunların önünü açtı ve bunlar tekrar NATO’ya geri dönebildiler. Geri döndüler de ne oldu? Örneğin şu anda Dedeağaç’ta Amerika üs kurdu. Yunanistan’ı söylüyorum.” şeklinde konuştu.

Erdoğan, FETÖ üyelerinin Yunanistan üzerinden Avrupa’ya seyahat ettiğini, verdikleri teröristlerin isim listesinin görmezden gelindiğini, bunların hala korunmaya devam ettiğini bildirdi.

Muhatapların, “Efendim işte talepleriniz nedir, bilelim ona göre İsveç’ten ve Finlandiya’dan bunları isteyelim.” dediğini aktaran Erdoğan, şunları söyledi:

“Biz, bir kez sokulduğumuz delikten bir daha sokulmayı düşünmüyoruz. Yunanistan’da bunu yaşadık. Biliyoruz ki İsveç de Finlandiya da bize aynı numarayı çekecekler. Niye böyle bir gaflete düşelim ki? Kusura bakmasınlar. NATO’da tam ittifak gerekiyor. Bir ülke ‘hayır’ derse NATO ittifakı içerisinde ne yapamazlar, o ülkeyi alamazlar. Bizim de şu anda bu konuyla ilgili kesinlikle, bu iki ülke hakkında, hele hele İsveç, kesinlikle tam bir terör odağıdır, terör yuvası. Bunlar bize silah noktasında yaptırım da uyguladılar. Yunanistan’a geliyoruz. Batıya 400 milyar avro borcu var, hala Batı bunlara silah desteği veriyor. Amerika’nın üs kurmasına müsaade ediyor. Bir taraftan da bizimle görüşmelerinde ‘sizinle aramızdaki münasebetleri geliştirmek istiyoruz şöyledir, böyledir’ diyorlar. Bunu derken kalkıp Kıbrıs ile ilgili ‘iki devletli çözüme olumlu bakmıyoruz’ diyor. Senin olumlu bakmadığın şeye bizim olumlu bakacağımızı kim söylüyor. Kusura bakma. Biz de eğer 85 milyonluk Türkiye isek geçmişte bu ülke bu delikten bir kez sokuldu ama bu delikten tekrar bir daha sokulmayı kesinlikle istemiyoruz. Onun için de kararlı bir şekilde bu politikamızı sürdüreceğiz. NATO’ya Finlandiya ve İsveç’in girmesine ‘hayır’ diyeceğimizi ilgili arkadaşlarımıza söyledik. Yolumuza bu şekilde devam edeceğiz.”

“Gerek Rusya gerek Ukrayna’yla ilgili denge politikası güdüyoruz”

Erdoğan, “Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında sürdürdüğünüz ilkeli ve tarafsız bir tavır vardı. Bu tavır sonucunda özellikle Rusya ve Batı’dan herhangi bir baskı oldu mu? Olduysa Türkiye bununla nasıl başa çıktı?” sorusu üzerine, şu ifadeleri kullandı:

“Gerek Rusya gerek Ukrayna’yla ilgili denge politikası güdüyoruz. Bu politikada ne Sayın Putin ile ne Zelenskiy ile bağları koparıp atmaya asla niyetim yok. Sayın Putin ile de Zelenskiy ile de telefon diplomasimi sürdürüyorum. Özel temsilcimi onlara gönderdim, gönderiyorum. Bundan sonraki süreçte de yine aynı şekilde bunu devam ettireceğiz.”

“Bölgede bir istikrar unsuru olacak devlet varsa bu da Türkiye’dir”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir dünya savaşının çıkmasının ne bölgeye ne de dünyaya faydasının olacağını dile getirdi.

Şu anda Ukrayna’dan olan göçün ortada olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

“Öbür tarafta bu işin Rusya’ya Ukrayna’ya olan maliyetleri ortada. Bir taraftan da bizim her iki tarafla değişik bağlarımız var. Bugün Rusya ile nükleer enerjide bir adımımız var. Önümüzdeki yıl içinde inşallah Akkuyu Nükleer Santrali’ni bitirip, açacağız. Bizim için çok çok ciddi bir kaynak. Öbür taraftan Ukrayna ile ilgili adımlarımız var. Şu anda kullandığımız doğal gazın yüzde 50’sini Rusya’dan temin ediyoruz. Şimdi bunlar bizim için stratejik önemde münasebetlerdir. Bu münasebetlerimizi kesip atamayız. Ukrayna ile gıda, hububat vesaire alanlarında birçok ortaklığımız var. Bunları da aynı şekilde devam ettiriyoruz. Bölgede bir istikrar unsuru olacak devlet varsa bu da Türkiye’dir. Bunu korumak zorundayız.”

Bir gencin, “Son günlerde siyasetçilerin yargılanmasının hapis cezaları ve siyasi yasaklarla sonuçlandığını görüyoruz. Bunun, hükümetin yargıya baskı ve müdahalesinin sonucu olduğu konuşuluyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine Erdoğan, tutuklunun, siyasi olanı veya siyasi olmayanı şeklinde ayrılamayacağına işaret etti.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Siyasetçi acaba niye tutuklanır? Türkiye bir hukuk devleti. Anayasamız var, kanunlarımız var. Bu anayasa ve kanunlar muvacehesinde bir defa siyasetçi de olsa, siyasetçi olmasa, eğer bu suçu irtikap ediyorsa bunun bedelini ödemek durumundadır. Yani ben siyasetçiyim diye bu işlediğim cezalardan herhalde kaçamam. Kaçarsak, bu defa sivil olana saygısızlık olur. Bunu da ne yapmamız lazım? Aşmamız gerekiyor. Dolayısıyla ben şu anda siyasetçiyim. Siyasetçi olduğuma göre istediğim gibi Cumhurbaşkanına da küfür ederim, istediğim gibi vatandaşa da küfür ederim, istediğim gibi vatandaşa vurabilirim, kırabilirim, onların mekanlarına saldırabilirim, oralarda gerekli olan suçu işleyebilir, hatta daha ileri, öldürebilirim. Böyle bir hak olabilir mi? Böyle bir yetki olabilir mi? Olamaz. Bedeli neyse bu da anayasada ve yasalarda belirlendiği gibi bedelini ödemek durumundadır.”

Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi

Bir gencin, “Atatürk Havalimanı’na millet bahçesi inşasının başladığını haberlerden öğrendik. Havalimanı yerine millet bahçesi yapılması sizce herkesi mutlu edecek mi?” sorusu üzerine, “Ben şimdiden size müjdeyi vereyim. İnşallah çok çok mutlu edecek.” ifadesini kullandı.

Bütün o bölgenin Türkiye’nin en büyük millet bahçesi olacağını bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Orada hafta sonlarını, hafta içini geçirecek aileler olacak. Oyun parklarıyla kültürel merkezlerle orası çok ciddi bir güç devşirecek. O bölge zaten millet bahçesi noktasında Başakşehir, tüm oralara kadar fakir. Ama şu anda bu millet bahçesiyle ağacıyla yeşiliyle orası çok çok güzel bir yer olacak. Tabii bir taraftan da yanında şehir hastanesi var. Şehir hastanesiyle onlar iç içe olacak. Düşünün bir tarafta 1006 odalı bir şehir hastanesi, yanında millet bahçesi. Oranın güzelliği neyle izah edilebilir? Bütün yeşiliyle oyun parklarıyla vesaire burada gayet güzel bir proje hayata geçecek. Şimdiden ben oranın bitmiş halini adeta görüyorum. Bir ihtimal pistleri belki de kaldırmayacağız. Pistler belki de kalacak ama pistlerin dışındaki şu andaki mevcut yeşil alanları çok daha farklı bir yeşil alan haline getirmek suretiyle orayı zenginleştireceğiz. Şu anda proje üzerindeki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 29 Mayıs kutlamasını bu sene orada yapacağız.”

Sahipsiz hayvanlara yönelik çalışmalar

Bir gencin, “Sokak hayvanlarıyla alakalı hassasiyetinizi çok iyi biliyorum, yanlış hatırlamıyorsam sizin de Çiko adında bir köpeğiniz vardı sanırım.” sözleri üzerine Erdoğan, Çiko’nun çok yaşlandığını söyledi. Gencin, “Bu konuyla alakalı gerekli talimatları verdiğinizi sosyal medyadan da takip ediyoruz. Bununla alakalı belediyelerin herhangi bir gücü var mı ya da yeterli olduğunu düşünüyor musunuz, yeterli personel var mı?” sorularına karşılık Erdoğan, “Rahmetli Neşet babanın bir sözü var, aşkınan koşan yorulmaz.” dedi.

Belediyelerin hepsinin kendi ölçüsünde gücü bulunduğunu dile getiren Erdoğan, “Koskoca İstanbul Büyükşehir Belediyesi niçin bu konuda kalkıp da hayvanlarla ilgili barınak yapmıyor? Yapsın. Örneğin şu anda bizim Konya Büyükşehir Belediyemizin nefis bir barınağı var. Geçiyorum ilçe belediyesi olarak mesela İstanbul’da Beykoz Belediyemizin gayet güzel bir barınağı var.” diye konuştu.

Burada en önemli sürecin kısırlaştırmadan geçtiğini ifade eden Erdoğan, “Yani kısırlaştırmaya yönelik, özelikle sokak hayvanlarına yönelik bu adımın atılması gerekiyor. Aksi takdirde tabii sokak hayvanlarındaki bu sınırsız çoğalma, ciddi bedeller de ne yapabilir, bize ödettirebilir. Onun için belediyelerimizin işinin kolaylaşması noktasında kısırlaştırmanın büyük önemi var.” değerlendirmesinde bulundu.

Bunun yanında özellikle teşhis, tedavi ve operasyonların önemli olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:

“Ben tabii gittim, gezdim gördüm, baktım belediyemiz hakikaten nefis bir yer yapmış, adeta hastane. Demek ki isteyince oluyor. Yani aşkınız varsa bu konuda bir şeyler yapmak istiyorsanız var. Aynı durum Konya’daki Büyükşehir Belediyemiz o da büyük bir projeyi hayata geçirdi. İstanbul’da Beykoz Belediyemiz ve diğer ilçe belediyelerimizin içinde yine atılan adımlar var. Biz bu konuyla ilgili özellikle Tarım ve Orman Bakanlığımızı da devreye soktuk ve müşterek çalışma yapmak suretiyle tabii sokak hayvanlarına yönelik bazı adımlar atmamız gerekiyor ki yani Allah göstermesin bu çocuklarımızın, kızlarımızın, yavrularımızın yani köpeklerin saldırısına uğramaları herhalde anne babalar olarak bizleri de rahatsız edecektir. Bunu kimse güle oynaya karşılayamaz. Düşünün ki bir anne babanın yavrusu parçalanıyor, ne olacak, alkış tutacak hali yok. ‘Hayvan sevgisi’ diyebilir mi, diyemez. Burada da gerçekçi olmak lazım öyleyse tedbir, teşhis, tedavi ve koruma yöntemleri ve bunlara yönelik de adımlarımızı atıyoruz ve birinci derecede de bu konuda özellikle Tarım ve Orman Bakanımıza dedim ki artık bütün hocalığını her şeyini bu işte kullanacaksın ve adımı da atacaksın.”

“Stil birçok şeyleri değiştirebiliyor”

Bir gencin, masa tenisi oynarken neden raketi farklı şekilde tuttuğu, bunun kendisine avantaj sağlayıp sağlamadığı yönündeki sorusu üzerine Erdoğan, dünyada masa tenisinde çok farklı stiller bulunduğunu aktardı.

Türkiye’nin klasik raket tutma tarzı olduğunu, dünyada da çoğunlukla bu tarzın kullanıldığını ve raketin sap kısmından tutulduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Ama mesela Çinlilerin, Japonların tutuş sekli ise benim tuttuğum şekildir. Ben onlardan örneği alarak o şekli kullanıyorum. Fena da değil yani bayağı işe yarıyor. Son zamanlarda bazı dostlarla yaptığımız müsabakalarda işe yaradı. Mesela yurttaki masa tenisinde voleybol milli takımımızın koçu Giovanni (Guidetti) ile oynadık. O da o klasiği kullanıyordu, ben ise raketi avucuma alarak kullandım. ‘Sen iyi oynuyorsun’ dedi. ‘Senin kadar değil’ dedim. ‘Yendin beni’ dedi. Şimdi demek ki stil birçok şeyleri değiştirebiliyor. Hani futbolda da bir plase vuruşlar vardır, trivela vuruşlar vardır değil mi? Hepsinin farklı farklı bu sistemde kendine özgü netice alışları var. Ben de masa tenisinde raketle bu noktada işime yaradı, iyi de gidiyor. Bundan sonraki süreçte de herhalde diğerini öğrenecek halim yok.”

Related Articles

Stay Connected

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
0AboneAbone Ol
- Advertisement -spot_img

Latest Articles